11 Ağustos 2013 Pazar

bunun senle çok ilgisi var


sormadan sorgulamadan haylazlıklarıma alet olan,
uydurma oyunlarıma mecbur; sebepsiz zıplamalarıma ortak,
benim gibi, ben gibi canım gibi...
çocukluğumdan, biriktirdiklerimden, en önemlilerimden,
bana dair olan çok şeyden
canımdan...
canım dediysem;
öyle dümdüz canım der gibi değil;
içten, içimden, sahiden,
en basitinden
canımdan işte...


http://www.youtube.com/watch?v=kJU0VG6S_zM

17 Şubat 2013 Pazar

bunun senle ne ilgisi var



şimdi ben
bütün yaşanmışlıklarımdan
özelliklede kötü olanlardan
dersler çıkartmayı
her seferindede
çıkarımlarımla
gelecekte yaşayacaklarıma karşı
kendimi dahada güçlü kılmayı
başarabiliyorum diye
kalkanlarımla gurur duyuyorsam eğer

gücüme güvenip
alaycı bir şekilde
tek defom olan duygusallığımı
hafife alarak başladığım
bile isteye kendimi yem ettiğim
son oyunumdan malup ayrılışımı
kabul edip
bundan da
geleceğimi kurtaracak edinimlerimi
yanıma kar saymalı
ve
malup değil
galip ayrıldığımı düşünmeliyim öyle değil mi
...

kim
ben mi kendimi kandırıyorum
yok
sana öyle geliyor!




4 Şubat 2013 Pazartesi

gorunusum seni yaniltmasin, ben aslinda bir insanim


kim ne derse desin,
seksenlerin turkiyesini yasayabildigim icin seviniyorum.
turkiyenin gec seksenleri,
sirtinda pardesusu,
elinde sigarasi,
manikurlu tirnaklari,
arabasina binen,
isine giden,
sehirli,
isli,
guclu,
erkegiyle degil, benligiyle var olan,
varligini,
yoklugunu,
adini,
kadinligini,
ve erkekligini,
fark eden, taniyan, yadirgayan ama bir sekilde kabul eden kadinlarin yillaridir turkiyede. kimliklerini yikan, yakan, sahip cikan ve de varolan kimliklere kimlik katan, bunlarin hepsini bir arada yapabilmeyi basaran kadinlarin zamanlaridir.

kaliplar daha keskin hatlariyla, daha baskin fark edilir ama bu bir yanilsamadir.
kaliplarin siddetinin artmasindan degil, sinirlarinin zorlanmasindan belirir bu keskin hatlar.

kadin,
ezberlere kurban kadin,
artik kabina sigmamaya baslar. adama agzinin payini vermeye baslar.

turkiye sehirlerindeki kadinligin ergenlik donemine zaman ve mekan olmustur gec seksenler erken doksanlar turkiyesi.
her ergen gibi, bunalimli, umursamaz, aykiri, depresif ve ahlaksiz olmaya baslar bu kadinlar. iyi de yapar.
artik arzulari erkegin insiyatifine ve merhametine endeksli olmasin ister. erkek olsa da olmasa da arzulayan kadindir bu donem kadini. durusunda ve duruslarinda yola ciktigi ve hesap verdigi tek mecra kendisidir.

seksenlerin ahlaksizligi; erkek menfaatine yontulmus ahlak kaliplarini sigarasinin dumanindan yasaran tek gozunu kisarak izleyen, sonra da istifini bozmadan basini baska yone ceviren kadinlarin sessiz, adsiz, acili ama istikrarli devrimlerine yavan toplumun taktigi yavan addir.
eger hala bu yavanligin kurbani olacaksa, yargisini da infazini da kendi elleriyle yapmak ister.

gecmise ve gelecege kollarini iki yana gerip dur diyen,
iste BENIM, ben VARIM, ben SIMDIYIM diyen bu kadinlardan biriyle, annemle bu yillari yasadigim icin kendimi sansli sayiyorum.

bana kendini anne diye tanitan bu kadinin, zamanla birinin kizi oldugunu, bir baskasinin ablasi oldugunu, birilerinin gelini, otekinin karisi ve toplumun otekisi oldugunu gozlemledim. ama bu kadin alttan alta bana bunlarin hicbiri olmadan once, tum bu iyelik yapilarina nesne olmadan once dunya insani oldugumu anlatti.
icine dogdugum zamanin ve mekanin cinsiyetimi itham yollarini sansursuz ilk elden gosterdi ve fakat bir de dedi ki, bunlar senin normun olmasin, cunku bunlar normal degil.

toplum vicdaninin dikte ettigi kulturum bir yandan, yasadigim zamandaki ulkem ve dunya celiskileri bir yandan, cinsiyetimin mecbur biraktigi ulkesiz ve zamansiz ve malesef sonsuz gibi hissedilen varolusal ikilemler baska bir yandan cekistirirken, annemin suyun uzerinde kalabilmek icin sarfettigi her cirpinis bana ders ve destek oldu.

icinde yasadigim bu fanusta,
bana oksijen oldu.

kim ne derse desin.

babam mi? babam da ayni annem gibi bir kahraman. beni ben yapan.

c-blok filminin bir erkegin elinden degil de bir insanin elinden cikmis olabilecegini dusunmem, iyi kotarilamadan cekilmis su filmde bile tanimadigim hallerimi kesfetmem, aslinda belki su koca sehirdeki yillarimin ilk haftalarini  bizzat bu c-blokta yasamis olmamdan mi kaynaklaniyor? yoksa filme gordugum tum erkeklerin erkek, kadinlarin kadin, ve sonucta ne bir fazla, ne bir eksik, insan gibi gorunmelerinden mi kaynaklaniyor? ikisi de zayif, ikisi de guclu... ikisi de istemeye istemeye kendini kisitliyor. baski sonucu, baskilarin sonucu, biri oburune, oburu birine, kendini kanitlamak icin guc kullaniyor. birbirlerini karsilikli istismar ediyor. ya da bana mi oyle geliyor?

gecmislerime saygiyla,
otto

30 Ocak 2013 Çarşamba

adaptasyon

Kaufmanin uyarlamasi da ayrica bir posta deger ama ben bugun biyolojik anlaminyla ve aslinda bunun sosyal yasamdaki (sosyolojik demeye dilim varmiyor; suncacik cussemle, bu terimin altinda kalmaktan korkuyorum) bir takim halleri anlamak ve anlatmak icin adapte ettigimiz kullanimiyla anacagim basliktaki kelimeyi.

cocuklugumda tum maddelerini bir bir okudugum TDK sozlugu tek kelimeyle cikmis isin icinden: uyum.
uymak kelimesi de: birbirini tutmak, riayet etmek, tabi olmak diye ozetlenebilir.

1-birbirini tutmak esittir. a ve b esit olarak benzesir ya da dogalari geregi zaten benzesiktir ve boylece mutlu mesut yasar giderler.

2-riayet etmek etken ve edilgen taraflarla olur. riayet edilecek bir norm, referans degeri vardir ve buna riayet eden vardir. uyarsa uyumludur. uymazsa uyumsuzdur ve bu riayet etmeyenin sucudur.

3-tabi olmak ise bir oncekine benzer. a normu belirler, b norma uyacak taraftir. fakat bu sefer b'nin ben buna uyayim mi uymayayim mi diye dusunme sansi yoktur. keza buna tabi olmus, karar mekanizmasi elinden alinmis ve a'nin dunyasina zorla uydurulmustur.

biyolojide adaptasyon:

bilimsellikten zihin ucurumlarinca uzak aklimla size bunlarin biyolojik analojilerini yapayim:
1 ariyla cicegin iliskisidir. ari cicegi sever cunku polenlerinden bal yapar. cicek ariyi sever cunku ari alir cicegin polenlerini uzak diyarlara, cicegin kendi basina gidemeyecegi yerlere goturur, oralara tohum salmasini saglar. ari ve cicek olduklari gibi, hur iradeleri baski altinda olmadan uyum icerisindedirler. dertleri ve istekleri ayni olmasa da varliklari birbirini tutar. (bu hallere co-evolution ya da co-adaptation da deniliyor, keza iki tur birbirini eyleye eyleye yuvarlanip gidiyor... varoluslarinda imece usulu birbirini destekliyor, doga ananin hircin dogasinda birlikte dayanisarak olageliyor bu munzirlar).

2'ye gore, bu dogada her canli bir itaatkardir ve doganin kanunlarina riayet eder. etmeyen olur ya da darvinvari bir degisle dogal secilimde elenir ve turu yok olur. fakat itaat edilen seyler doganin degisemeyecek kanunlaridir. misal yer cekimi. tum canlilar bir sekilde bu kanuna itaat ederek evrimlesmislerdir, pek cogu bunu avantajina kullanmayi becerebilmistir (poleni yere dussun diye gunese degil yere bakan siklemen cicekleri - yani aslinda basta amacsiz bir sekilde yere bakarak varolmus siklamen ciceklerinin gunumuze kadar gelebilmesinin raslantisal bir sekilde degismeyen kanun yer cekimiyle uyusmasi ve bu sayede dogal secimde elenmemeis olmalari), bazirlari sadece uzuvlarini o denli adapte ederek sadece var olagelmistir (kaka deliginin kuyrugun ustunde degil altinda olmasi??? bilemedim). her halukarda doganin degismez kanunlarini bir yana birakirsak doga bir derece adildir itaatkarlarina. eger ki itaatkarlari o bolgede fazlalasmislarsa, doga da yan degerlerini itaatkarlariyla birlikte mutlu yasamak icin evirir cevirir ve birbirini tutar hale gelir. doga ana kendinden ve kendini kendi yapandan haberdardir ve bunlara saygilidir.

3 icin soylenecek pek bi sey yok. tek ornek yeter: egemen ve nanemolla olan homogillerin en nadidesi biz sapienler yeriken agzina gelmesin diye genetigiyle oynanarak uretilmis cekirdeksiz karpuzlar. karpuz artik ehlilestirilmis bir bitkidir ve tohum salmadan, en tabi varolus nedenine ters duserek buyur serpilir ve bostanlarda yasam bulacagi yerde, supermarket reyonlarinda deger bulur. bahtindan habersiz bu bitki turunun medeni (yani dogadan gelen degil sehirden gelen) ve ismi lazim olmayan yasam turunun kotu emellerine tabi olarak laboratuvarda felegi sasirtilmistir. acaba kendi haline birakilsa, hicbir insan evladi cekirdeksiz karpuzu yemiyor diye milyon yil sonra bu tatli ve sulu ve bir o kadar da lezzetli yasam formu cikip kimse beni yemiyor arkadas, o zaman ne yapayim ben de dogurganligimdan vazgeceyim, cekirdek cikarmayim da beni yesin su sapien soyu der miydi? bilemiyoruz degil mi... karpuzun cekirdeginin sadece uretici firmalarin ar-gesinin kontrolunde olacagi ve hatta onlarin patentine sahip olacagi ve bu nedenle kendi halinde insanlarin karpuz yetistiremeyecegi ve ancak marketteki sunulan karpuza tabi olacagi acaba bir komplo teorisinden oteye gecer mi, yoksa adaptasyonun en cirkin haliyle (yani tanim 3 misali) sehir sapienlerini cebren markete tabi mi ettirir? bunu da bilemiyoruz degil mi?

uzun lafin kisasi: bu uc tanimdan adaptasyonun en zararsiz hali / ve aslinda en faydali hali tanim 1'dir diyebiliriz.

toplum yasaminda adaptasyon:

simdi gelin bir de bunun toplum-yasamsal cikarimlarini yoralim.
aman suna dikkat,
bir: cehaletim buyuk bir ihtimalle beni hatali cikarimlar/benzesimler yoluna surukleyebilir. ama zaten kendi kendime konusmuyor muyum?
iki: kurtu turkten turku kutten ayiracagim. iyi niyet icin hassasiyetinin ince ayarini yapmak bana dusmez, sana duser.

1 henuz bir niyettir, umut edilen uyum yoludur. bu yol cift yonludur. kurt turkun kulturunu tanir, bilir her yonuyle anlar ve bunu menfaatine kullanir, yani burnunun ucundaki bu etnik grubla alis-veris icine girer. ve aslinda bu zaten kosullar geregi "fazlasiyla" boyledir. turk de ayni sekilde kurdun dilini, dinini, kulturunu ve tarihini bilir. bunu tanir ve bu bilgileri kendi varligini zenginlestirmek icin menfaatine kullanir. yani burnunun ucundaki bu etnik grubun varligini avantajina cevirerek bu organizmanin olusundan fayda saglar, ve hatta zaten yuzyillardan beri tum anadolu ve trakya halklariyla oldugu gibi kurt halkiyla da benzeri bir alisverisin icinde coktan oldugunu idrak eder, ve fakat sadece bunu hakkini vererek yapar. Bu sayede bu iki halk birbirini tutan bir olusa sahip olur. bu sayede bu iki halk uyum icinde var olur. adaptasyon sadece cicegin ari onu begensin diye guzel kokulara burunmesi degil, ayni sekilde arinin da cicegin guzel renkli yaprakraklarinin hangi cicege ait oldugunu bilmesi icin gorus kabiliyetini evirmesini gerektirir (evrimde amacsizligin farkindayim, kolayima geldigi icin boyle anlatiyorum). boyle yapmasalar birbirlerine faydasi olmayacak bu iki tur, genetik mantiklarini biz akli evvel sapienlerden elli bin kat yuksek bir kivraklikla kullanmis ve bu alakasiz durumdan yasamsal bir sonuc elde etmistir. eger ki turk insani kurt insanini tanirsa, bu esit uyumdan muhtesem bir beraberlik cikar mi, cikmaz mi? yasamadan bilemeyiz degil mi? bildigimiz tek sey, simdiye kadar uyum olmadigi, ve huzurun ve mutlulugun da olmadigi.

ama bunu yasayanindan bir ornek vermek gerekirse kotunun iyisi ingiliz halkindan bahsedebiliriz. avci-toplayici toplum formundan buyuk bir mutasyonla (mutasyon bence burda cografi kesifler ve akabinde sanayi devrimidir) somurucu-kolonici toplum formuna gecen bu bencil genli buyuk balik, her ne kadar koloni kurdugu halklari zamaninda tanim 2 ve hatta bazi zamanlar nazi almanyasina tas cikaracak sinsi yollarla tanim 3 kivaminda somuruye tabi tutmussa da, zamanla bu halklari taniyip onlardan bilgiler alip onlarla birlikte yasamayi ogrenebildi. yani bu kolonici haylazlar zamaninda sadece ateste etle besleniriken, bu gun var olan engiliz mutfaginin hemen hemen tum degerlerini hindi kardeslerimize borclu olduklarinin bilinci ve gururu icindedirler (en azindan vicdanli olanlari). ekonomilerini ikibinli yillarin krizinden, yine ayni hindi kardeslerimiz kurtarmistir. zamaninda kanini emdikleri tum halklari ne yapmis etmisler simdiki zamanda, gurur duyduklari, kulturel zenginliklerinin en bereketli pinari halinde okuyabilmislerdir (bu baska bir nevi kan emme degil midir? tartisilir. kani emiliyo gibi gornunen tolum da bu durumu avantajina cevirebilmis ve yani uyum saglayabilmisse, hayir derim. bu is artik kan emme degil, birbirini tutmadir. karsilikli uyumdur.). tabii ki bunu iyi niyetleriyle yapmamislardir. zaten ari da cicege karsi iyi/kotu niyet beslememistir. bunun adi yasami surdurebilme niyetidir. ve evrimsel mantikta tek kural degisimdir. yani adaptasyon. animsayiniz: degismez kanun degil isen (misal yer cekimi), doga ana olsan, ne olursan ol, yola gelir uyum saglarsin. bal arisi misali olan ingilaz turu sapienler evrimsel mantiklarini kullanmislar, ve kendilerini kolonici-somurgeci mutasyondan sonra tam tersi bir mutasyona tabi tutup, sanki o kirli islere karismamis gibi, esek arisi misali olan ameriklerle bir olup, kulturel cesitliligin muasir migferleri oluvermislerdir. neden uyum sagladi bu anglo bal arilari? cunku uyum saglamazlarsa bir sonraki mutasyon zamani sicrama yapamayip, her ne kadar baldan tatli da olsa, kendi kusmuklarinda bogulacaklarini icgudulemislerdi.

2 gunumuz kosulunun tanimidir. turkun kendini yer cekimi sanmasidir. iticidir bir durumdur. aslinda sizofrenik bir sekilde bir yandan kendini yercekimi sanar ve sinirlari dakilindeki tum halklarin kendi kanunlarina tabi olmasini ister ve bu halklarin uyumsuzluk gostermesi durumunda ya evrimin karanlik sayfalarinda kaybolmalarini, ya da haddini asip 3teki tanim sinirlarina girip genetik modellemeyle turklesmelerini bekler. o bekleye dursun, bir yandan da, sizofren karakterinin disariya bakan tarafi aslinda kendini bu yercekiminden nasibini alan bir organizma olarak gorur. bu organizma batinin somurucu ve mandaci cekimine uyum saglamaya zorlandigi sanrisina esdeger bir yogunlukta dogunun seriatiyla yargilanma korkusunu da besler. hal bu ki, ne disaridakiler degismez kanunlari dikte ediyordur, ne de turkun varligi bir kanun teskil edebiliyordur. turk turu sapienlerin, yani turumun anadoludaki orneklerinin anlamasi gereken sey aslinda toplumsal biyolojik ortamlarda yer cekimi olmadigidir. eger ki turumun ornekleri kanun sandiklari seyin degisken oldugunu gorselerdi, yerlerinde saymak icin, degisim akintisina karsi bu kadar caba goztermezler, sagina ve soluna karsi bu kadar utangac olmazlardi. ayni sekilde eger bu turki tur kendinin yasadigi toprakalarin degismezi oldugu hissinden siyrilabilse idi, simdi sadece turklugumle degil, kurtlugumle, lazligimla, asurlulugumla, ermeniligimle, rumlugumla, zazaliligimla, hititliligimle, libyaliligimla ve sayamadigim birsuru medeniyetleri kiskandiracak varoluslarimla, tarihimin secme kesitleriyle degil, akici butunuyle, dinimin sadece muslumluguyle degil, paganligiyla, goktanriligiyla, zerdustluguyle, yahudiligiyle, alevigiyle ve hristiyanligiyla da gurur duyabilecektim. bir degil bin olacaktim. tek bilesenli degil cok bilesenli olacaktim, daha zengin olacaktim. daha cok olacaktim. daha var olacaktim. bencil genlerim birazcik da evrim mantigiyla calissa, oldugu ortami saltlar diyari degil, uyum ve ahenk menseyi olarak tanisa, o zaman belki, kendi yarattigim sanrilarla ve oyuncaklarla oynayacagima, cikip sokakta arkadaslarimla oynayacaktim ve bu kadar utangac olmayacaktim. kim bilir? yasamadan bilemeyiz degil mi?

bunu yasayanindan ornek vermek gerekirse, yuceltmek icin hic degil ama ibn-i haldun damarinda, yasayan bir organizma olarak gordugum icin, yine ingiliz sapienlerinden laf acayim. bu yumurcaklarin hint kinalarini nerelerine surduklerinden zaten bahsettim. simdi baska bir acidan bakalim. bu halk turunun de zamaninda baskalarinin dikte ettigi kulturlere 2. tanim misali riayete mecbur olduklari olmustur. ve evrimsel mantiklari gelismis bu sapien turu, bundan da zararla ve turkun turke yasattigi utangaclikla degil, karla ve avantajla cikmayi becerebilmistir. bu halk normanla norman, romanla roman olmasini bilmistir. eyvah vatan millet, kultur elden gitti gidiyor diyecegine (kucuk olcekli serzenisleri goz ardi ediyorum), bu adamlar bizden aldigini aliyor, biz de isimize bakalim, kole gibi riayet edecegimize, bu durumu avantajimiza cevirelim demislerdir. bunu kasitli yapmamis da olsalar, bu refleksi gelistirebilmis olmak bile kayda deger. detaya girmek gerekirse (cok uzattin girme diyosan, buraya kadar okumasaydin arkadas); norman istilasindan sonra dillerinin safti kaymis, fransizcadan gecen kelimelrin bini bir para olmus ama banamisin dememislerdir. aksine, normanlara ocu gozuyle bakmaktansa onlar sayesinde tanistiklari herseyi kendileri yapmis gibi sahiplenmisler ve gunluk yasam pratiklerinin bir parcasi haline getirmislerdir. degismis ve uyumlu olmuslardir. ama bu adaptasyon riayet etmekten ote, istekli bir degisim gibi bile okunabilir. mesela normanlarin yazdigi anglo krallarinin tarihi, gunumuzde bizzat ingilazlar tarafindan, zatalilerinin modern tarihciliginin baslangici olarak anilir. norman o!, tu kaka denmemistir. benzeri sekilde roma imparatorlugunun kisa donemli ada sefasi suresince de adalilarin baskenti degismis, londra olmustur. ama bunlar, aman o romalilarin yaptigi baskent anglo sapienler bunu kullanmamali dememistir, he la, aslinda kita avrupaya da yakin, diyerekten baskentleri londra olarak kalmistir. yani anlayacaginiz, anglolar, degisen iklime uymus, sivri yapraksa sivri yaprak cikarmis, yassi yapraksa yassi yaprak cikarmis, oyle ya da boyle evrilip, kivrilip var olmus; kaybetmemis, kazanmis, yenilmemis, yenmistir. ayni soyun bebeleri simdi kuzey amreik kulturu etkisiyle yeniden dil degisimi gostermekte, sosyo-kulturel varolus pratiklerini tekrar tanimlamaktadir. bugun, iyi ya da kotu, kulturlerinin bir parcasi olan bireyselcilik amerik turunun bir hatirasidir. kimine gore ee follos olmus bunlar denilebilecek bu kultur, gunumuzun en baskin kulturlerinden biridir... benim gozumde bu sonuc, evrimin tamamlamayla degil devinimle gerceklestirilecegini idraklarina dayaniyor. devinimle, riayete mecbur birakildiklari faunadan, sebebi olanlarla esit kosullarda yararlanmayi basarabilmislerdir.
bir not daha, bugun kurt dilini yok goren turk sapienleri, osmanlidan sag cikabilmis bir iki anadolu dilini de sahipsiz birakmis, bu dillerin, ve dolayisiyla kulturlerin oyle ya da boyle sebebi olmustur. gelin gorun ki, kelt halki, turklerden once anadoluda var olan pek cok halk gibi, anglolardan once adadaydilar. ve bugun kelt dili,
talihsiz anadolu dillerinin aksine, hala konusulan bir dildir. ulke her ne kadar yuzyillardan beri hristiyan olsa da, pagan gelenekleri folklorlerinin onemli bir parcasidir, ve hala yasatilir.

3 icin yine soylenecek birsey yok. bu ancak zamaninda camasir suyuyla yikanip beyazlayacagini sanan, sonra maykil ceksin gibi tibbi yollarla bu emele ulasan siyahi insanlarin bahtsiz kaderiyle, ya da muthis ve mukemmel bir adaptasyon ornegi gosteren yahudi insanlarin yahudi dogduklari ve hitler almanyasi zamaninda yahudi olduklari gibi rastlantisal nedenlerle katledilmesi gibi vahsi ve igrenc orneklerle hatirlatilabilir. beki bu cig irkciligin, bu genetige elle mudahele girisimlerinin akibeti ne olmustur? uyum saglamayi reddeden ve kendini yer cekimi sanan adolf bey ve torunlari kusmuklarinda bogulmuslardir. bugun almanya, ben alman degilim, fransa sinirinda dogdum o yuzden ben fransizim diyen, ya da ben ingilterede 4 yil gecirdim aslinda almandan cok ingiliz gibi hissediyorum diyen ve kulturel birikimini, yakin tarihinin talihsizligine kurban eden, etnik kimliginden utanan bir grup sapiene vatan olmustur. yahudilerin kokunu kurutma derdine dusen politik duzen, kendi kulturunun kokune kibrit suyu ekmistir, ortak hafizalarini resetlemistir. uzak degil gectigimiz yuzyilda degisik uniformalariyla siyah sapienleri yakan ku klux klan vahsilerine yuva olmus amerik diyari, simdilerde siyahi bir baskana ikinci kez oy vermekle grur duyuyor. kusmuklarinda bogulmaktansa, bu esek arilari uyum saglamayi secerek dogru olani yaptilar. Ve ayni sekilde, siyahi baskan da, ulan bunlar benim ecdadimi otobuslerde arkalara attilar, beni kole ettiler diye atarlanacagina, ya da sadece siyahi vatandaslarini kayiracagina, tum amerik halkinin baskani olmaktan gurur duyuyor, yeni amerikleri oldugu gibi kabul edip, durumu avantajina ceviriyor, evriliyor, uyum gosterene o da uyum sagliyor.

3 icin kurt-turk ornegi yazmaya elim varmadi. lutfen burada susalim. yaranin derinlerine inmektense, degismeye calisalim. hesaplar ve alinganliklar ve evhamlardan kurtulup uyum saglayalim. esek arisi ameriklerin becerdiginin daha iyisini yapalim. turk insanina kurt insani baskanlik etsin, turk kurte oy vermekten, verebilmekten gurur duysun. kurt sadece kurtu degil, turku de, ermeniyi de, rumu da, lazi da ne varsa hepsini, bu insanlari temsil etmekten gurur duysun. varligimiz etnik kimligimize kurban olmasin, varligimiz hicbir kimlige kurban olmasin. armagan da olmasin. sadece var olalim, ama birlikte var olalim. mutlu olalim.
evrim disarda ve iceride tum etkilerden korumaya calisarak, laboratuar ortaminda olmaz. sagina, soluna, onuna, arkana, doguna, batina, icine ve disina duyarli olmakla baslar uyumlu olmakla devam eder.

adaptasyon toplumda, tanim 2 ya da tanim 3teki gibi uygulanamaz. halklar menzilinde adaptasyon istes bir olusun adidir. a'nin b'ye, b'nin a'ya uymasidir. karsilikli uyum saglamasidir.

en iyi niyetlerimle.
otto

ps: yaptigim genellemeler hazimsizlik, goz ardi ettigim detaylar huzursuzluk yaratabilir. affiniza ve iyi niyetinize siginiyorum. ama fakat, sunulan onermeler kasinti yaptiysa, acaba siz sabit fikirliliginize ve anlayissizliginiza siginabilecek misiniz? bilemeyiz degil mi?





22 Ocak 2013 Salı




ilk yaptığım çok bulutlu, puslu olmuştu
yeni bir gökyüzü yaptım kendime

kendim için, kendi istediğim gibi...

temmuz' du başımı kaldırıp ilk kez baktığımda ona
tam düşlediğim gibi olmuştu, açık, aydınlık ve sınırsız
gözlerimi kapadım
iki şey istedim adını aldığım parlak sıcak sarısından
biri oldu biri kaldı

ona da az kaldı





21 Ocak 2013 Pazartesi

amerikyum

ikiyuzellibin yillik tarihiyle ana vatanim anadoludan gelip,
80 yillik yapilari tarihi eser diye kortejle sergileyen bu kulturun insanlarina bakinca utanmaz bir kibirle ve hatta kesinlikle terbiyesiz bir ukalalikla yukaridan pike yapiyorum tum ulusa.

kibir ve ukalalik utanilacak seyler. hele de tarihi, birikimi, mirasi bu kadar cok boyutlu ve gurur duyulasi olsa da; guzel adiyla gelismekte olan, gercek tanimiyla bir ucuncu dunya ulkesinden gelip, cocuklugumdan beri muzigiyle, sinemasiyla, edebiyatiyla ve hatta bilimiyle benligime ve varligima ve en tabii hafizama katkida bulunan bu yeni kitaya yukaridan bakarak kendimi kucuk dusuruyorum, farkindayim. her ne kadar cicegi burnunda bir medeniyet de olsalar, sonucta onca yoldan gelmis tum olu ve diri medeniyetleri bir el enseyle tepetaklak edebilecek bir guce kavustular.

dunyanin amerik yerlilerine karsi besledigim dayanaksiz bu kibiri babadan kalma kapital karsiti fobilerim simartiyor bu kadar. gunumuzde en yalin haliyle kendilerini kapitale ve serbest pazar ekonomisine kole etmis bu insanlarin safca hayiflanmalarina kustah ve sinsi bir siritisla karsilik veriyorum. hak ettiniz sizi gidiler...

peki gercekten bu sonu gelmeyen nefretin kaynagi ne? peki bu ipi kopuk kinin asil sahibi kim?
acemi ve sendeleyen politik durusumla bazen nefretimin asil sahibini tayin etmekte gucluk cekiyorum.

nesnel yaklasabildigim zamanlar iki kaynak gozume carpiyor:

ilki, batinin samarindan usanmis, urkek bir dogu cocugu olmam.
ikincisi, karsimda canavar diye tanidigimin aslinda sadece politikacilar ve ozellikle bu politikacilarin dis politikalari olmasi.

ben amerikler silsilesinin ic dunyalarini hic gormedim ki simdiye kadar. tek bildigim guzel yurdumu paranoyasina kurban etme girisimleri ve muhitimde elinde teyp, cebinde falcata, vidasi gevsek eklemleriyle, elini kolunu sallayarak, ortalikta futursuzca dolanarak, huzurumuzu sabote etmesi. konu komsumdan laf tasiyip araya fesat sokmasi.

politikleri ve politikalarini uluslararasi yollarin dar patikalarina birakayim, yeni tanidigim bu insan turuyle ilgili ne dusundugume nesnel yaklasayim.

cok samimi, guler yuzlu, ve hukum sahibi bir grup ecdadinin dunyayadan alip da veremediklerini utanarak ve sikilarak zikreden bir grup, sen ben gibi insan evladi bunlar. evropanin soguk yuzlu bireyci bebelerinden sonra bu samimiyet icimi isitti. ciddiyim.
bu yavrucaklar da benim gibi kendi politikacilarindan muzdaripler. bir de isin daha acikli yani, bu anapara oksuzleri, para babalarinin cumlemize cebr ettiklerinden en fazla nasibini alanlar aslinda.

sosyal hayatlari paranoyalarla sabote edilmiyormus gibi, bir de ozgurluk iluzyonuyla arabalara, benzin istasyonlarina ve en yakin organik urun satan supermarketlere mecbur ve mahkum yasiyorlar.
domatesin bes dolardan daha ucuza satildigi bereketli bir pazar gormemis bu medya muritleri, reklam kampanyalariyla dikte edilmis, ac gozlu supermarket kuyruklarinda, umutlari kredi kartlarinin rakamsal limitiyle sinirli, saglik sigortalarinin son odemesini dusunen dalgin gozleriyle, boyunlari bukuk, lal olmus, oylece beklesiyorlar.

sebze uretiminde topraklarima konan ambargolari dusununce ne kadar heyheylerim geliyorsa,
bu boynu bukuklerin bereketli topraklarini ancak hobi ayinlerinde cicek ekmek icin, ve belki sanslilarsa trekking yapmak icin kullanabildiklerini gormek, caresizliklerinin benimkinin bes kati olduguna taniklik etmek icimin babadan kalma yaglarini eritiyor.

anliyorum ki bu yeni kitanin para babalarinin dikte ettikleri politikanin aslinda ici de disi da bir imis.
sonra daha bi sivri bas veriyor alnimdaki kin irini. bana ettin bari kardesine etme, kendi evladina yapma.

sinirlerimle,
otto


ps. simdilik hislerim cok taze. belki birgun degisir. bir gun belki.

25 Aralık 2012 Salı